kimseninbilmediğieskibişeycilik

(sonunda nasıl olacaksa sana bağlayacağım sevgili i.ö. o yüzden iyi oku - uzun veya "bunun hepsi küçük harf yeaa" diye okumazsan seni bulur buzdolabına domateslerini bitiren bakteri koyarım ya da onun gibi bişiy)

"bir adam vardı canı sıkılan, turkcell-im geldi sıkıntı bitti"den önce, shubuo'nun son demlerini yaşadığı zamanlar... park orman'dayız. konser/piknik/festival gibi bişey var. bir saf sap erkek grubuyuz. gerçi benim dışında hepsinin sevgilileri var ama ne olup bittiyse işte herkes sap geziyor o gün. mangal yapıyoruz diğer tüm saf sap gruplar gibi. içki yasak ama biz yine diğer saf sap gruplar gibi gerek meyve suyu kutusuna doldurmak olsun gerek nasıl başarıp da içeri soktuğumuz arabanın içine eğilip içmek olsun, yolumuzu bulmaktayız.

ben de arabanın içine yatmışım, güvenlik görmeden, akrobatik bir pozisyonda bira içiyorum. araba da babamın işyerinden kaçırdığım fiat doblo. ne kafasıysa artık. üniversite birinci sınıfım sonuçta, bana da hak vermek lazım. tam o sırada, arabanın ön kapısı açılıyor (plonk) ve bir kız biniyor (çont). kadınların ayrıcalıklı olduğu bir dünyada yaşadığımız için kafasına bira fırlatmıyorum, sesim inceliyor, tansiyonum yükseliyor, "birine mi bakmıştınız" çıkıyor ağzımdan ama sanarsınız ki yunus var arka koltukta. öyle incelmiş ses. kız dönüyor, "aaa anoniim!" diyor, ben de "aaa ekmeleddiniye!" diyorum (adı o değil tabii - hani söylememe gerek yok ama formalite icabı isimler değişiyor, belirteyim dedim).

kız benim lise boyunca deli gibi aşık olduğum, ama beni yedi bin dört yüz otuz sekiz defa reddetmiş bir "arkadaşım". hayat boyu ne yaptıysam beni siklememiş. yine öyle oluyor. işte kısa "arkadaşının arkadaşı benim arkadaşımın sevgilisinin kankasının sol kulağı", "neredeyse memleketli ve her nasılsa akraba çıkma" ve "dünya ne kadar küçük" mini-geyiklerinden sonra aynı hızda arabadan iniyor. ben elimde onun için açtığım bira ile kalıyorum. karaya vurmuş yunus rolüne devam ederek yuvarlana yuvarlana ve bira saçmayı ihmal etmeden de dışarı çıkıyorum sonra arabanın arkasından.

dışarda bakıyorum bizimki arkadaşıyla gelmiş, kızkıza takılıyorlar. bizimkiler "seviyorsan git konuş bence" modundalar ama ben elektrikli çite takılmış öküz trene bakar gibi ağzım açık bakmakla yetiniyorum çünkü rahatsız etmemek lazım çünkü çekingen olmasam da özele saygım var çünkü sümüklünün tekiyim. ekmeleddiniye de uzaktan bir iki bakıyor, sonra da hayatı boyunca bir daha bana bakmamak üzere kafasını çeviriyor. bizim arkadaş arası muhabbet de şöyle gelişiyor:

-ulan altında araba var, yine kız tavlayamıyorsun gerizekalı (hafifletilmiş versiyonu) (bide mantığa gel...)  
-doblo araba mı ehi kem küm (ağırlaştırılmış versiyonu) (ne yazık ki)

arkadaş arası muhabbette asrın gerzeği (yine hafiflettim, evet) ilan edildikten sonra, içime oturuyor. sonra kızın arkadaşının arkadaşı, sevgili ve sol kulak yoluyla benim kulağıma kızın o gün için "ya yanıma bile gelmedi, ben de bi elektrik var sanmıştım" dediği geliyor. işte o gün ben de diğer klişe üniversiteli arkadaşlarıma benzeyip "piç" olmaya karar veriyorum ama düşük sosyal zekam ve ben, bunun nasıl olacağı konusunda bir fikir üretemiyoruz - hani klasik "have you met ted" ve "suit up" dışında tabii. hatta o cümlede ted'i ismimizle mi değiştirecektik onu bile çözemiyorum o zaman. neyse.

üniversite hayatı boyunca da flörtlerim ve bazen sevgililerim olsa da "the piç" olamıyorum. kanımca çok yakışıksız değilim ama sanırım dinle aram olmadığı için şeytan tüyünü edinebileceğim bir kaynağım yok. üstelik kendime hiç güvenmiyorum ve diğer salakların (kadın ve erkek) nasıl kendilerine bu kadar güvenebildiklerini asla anlamıyorum. bütün erkeklerin hayatları boyunca en az bir tanesine sahip olduğu o "önce yavşanan ama sonra kankaya bağlanan kız", nuriyettiniye ile dertleşiyoruz. hiçbir flörtümü beğendiremiyorum kendisine. ona neden beğendirmeye çalıştığımı hala çözemedim gerçi. gençlik... "ya otuzuna kadar bulamazsan ben evlenirim seninle" falan diyor yani o derece vahim durum. (otuzuma az kaldı, hazırla kendini nuriyettiniye)

üniversite'nin sonlarına doğru "yaprak sarma taknikleri matematiği" dersi alıyorum. orda sen de varsın i.ö. nuriyettiniye de var. hoca da "tembel cavşen". sen sırtını duvara vermiş, tahtaya doksan derece açıyla oturuyorsun, ben de öyle dersi dinlerken boynunun tutulacağı endişesiyle seni izliyorum arada.

seni izlememin sebebinin boynunu kontrol etmekten çok senin genelin olduğunu anlamam bir ay falan sürüyor. nurettiniye'ye söylüyorum. "off", diyor, "ne alaka şimdi sınıftan kıza yavşanır mı olmaz o iş" diyor ve ekliyor: "e tabii hoşlanıyorsan git konuş bence!". sihirli sözler! yaa, diyorum, geçen sefer(ler)ki gibi olmamalı; ders çıkışında gelip konuşmaya karar veriyorum.

ders çıkışında sana doğru yürümeye başlıyorum, sense arkadaşının yanından yürüyorsun. iki sıra devirip, üç kere tökezledikten sonra yaklaşınca seninle gözgöze gelip bi laf edeceğime yanlışlıkla arkadaşınla gözgöze geliyorum ve "merabaaa" diyip hedefi bombalamaktan son anda vazgeçmiş F16 gibi olay mahalinden hızla uzaklaşıyorum. hala merak ederim acaba arkamdan dalga geçmiş mi(siniz)dir diye.

sonra bir gün okul çıkışı polofir'e gidiyoruz ben ve kankam sahadettin. "basur c. TSK" kaavecisinde otururken bir bakıyorum, sen ve arkadaşın (ona sarfinaz diyesim geldi) da orda oturuyorsunuz. sahadettin diyor ki, git konuş yahu bir diyaloğa gir. ben de olmaz şimdi sarfinaz varken falan derken bu alıyor tepsiyi, sizin masaya doğru gidiyor. ben de takiben aynısını yapıyorum (gerçi bende tepsi yok, elim boş geliyorum). öyle selamsız oturuyoruz. bir de şerefsiz sahadettin de susuyor oturunca. sorgular bakışlarınız eşliğinde ben kem küm ediyorum, tembel cavşen'in dersinde yaprak sarabildiniz mi diyorum, paperları teslim falan derken, bir iki geçiştirici yanıttan sonra, "sormak istediklerim bu kadardı, saygılar" tadında bir çıkış yapıp masadan kalkıyorum.

eskibişeycilik kısmı tamam. kimsenin bilmediği kısımsa, benim bu olaydan sonra minimum bir ay flashback yaşayıp "çok rezil oldum" diye hayıflanmam. hayatımda "yer yarılsa da içine girsem" dediğim üç beş andan biridir.

sevgilerimle. yet another anonim.